Haber

İzmir Körfezi’nde Ekolojik Kriz

İZMİR Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deniz Bilimleri ve Teknoloji Enstitüsü’nden bilim insanları, balık ölümleri ile kötü kokuyu araştırmak için İzmir Körfezi’ndeki 11 noktadan aldıkları numune inceledi. Sıcaklık ve tuzluluk değerleri İzmir İç Körfezi için normal değerlerin üzerinde olduğu belirlenirken, yüksek amonyum azotunun varlığı, ortama arıtılmamış atık su girdisinin olduğu tespit edildi. İzmir İç Körfezi’nde ekolojik durumun ‘kötü’ ve deniz ekosisteminin tehdit altında olduğuna dikkat çeken bilim insanları, gerekli tedbirler alınmazsa durumun daha da kötü olabileceğini belirtti.

DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknoloji Enstitüsü’nden bilim insanları, 28 Ağustos ve 9 Eylül tarihlerinde ‘Koca Piri Reis Araştırma Gemisi’ ile İzmir Körfezi’ne açıldı. Balçova İnciraltı’dan Karşıyaka’nın Bostanlı hattının doğusunda kalan iç körfezde belirlenen 11 noktada numuneler alındı. İzmir’de yaşanan kötü koku ve balık ölümlerinin nedenleri; Deniz Bilimleri ve Teknoloji Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Nil Kula Değirmenci, Öğr. Gör. Dr. Janset Kayaalp, Araş. Gör. Dr. Tarık İlhan, Dr. Öğr. Üyesi Nuran Özlem Yıldız, Prof. Dr. Şengül Beşiktepe, Dr. Öğr. Üyesi Hakan Alyürük, Dr. Mustafa Bilgin, Doç. Dr. Canan Eronat, Doç. Dr. Banu Bitlis Yiğit ve Dr. Burcu Omuzbüken ile öğrencilerin de yer aldığı ekip tarafından incelendi. Numunelerle balık ölümlerinin nedeni ve körfezin son durumu hakkında rapor hazırlandı. İncelemelerde; fitoplankton (mikroalg) örneklemelerinde, Ege Denizi için kritik sınır değer olan litrede yaklaşık 1 milyon hücre miktarlarının aşıldığı tespit edildi. Bu yıl gerçekleşen balık ölümlerine neden olan bu patlamaların, litredeki hücre sayısı artışının denizel ortamın olağan dinamiklerinde dağılıp yok olması gerekirken, birçok faktörün bir araya gelmesiyle uzun süreli olduğu ve daha geniş alanda dağılım gösterdiği belirlendi.

ATIK SU GİRDİSİ OLDUĞU ANLAŞILDI

Sıcaklık ve tuzluluk değerleri İzmir İç Körfezi için normal değerlerin üzerinde olduğu tespit edilen incelemede, “Yüksek amonyum azotunun varlığı, ortama arıtılmamış atık su girdisinin olduğunun göstergesidir. Ayrıca, yüksek klorofil-a konsantrasyonları anomali (sıra dışı) düzeyinde tespit edilmiştir. İzmir İç Körfezi’nde klorofil-a konsantrasyonlarının, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Deniz İzleme Kılavuzu’nda Ege Denizi ve Akdeniz için belirlenen sınır değerlerinin oldukça üstünde seviyelere ulaştığı, ölçülen en yüksek değerlerin yaz dönemi sınır değerlerinin 50 katına ulaştığı gözlenmiştir” denildi.

‘KRİTİK SINIR OLAN LİTREDE YAKLAŞIK 1 MİLYON HÜCRE MİKTARI DEĞERİ AŞILMIŞ’

Raporda ayrıca “Deniz tabanı sediman örneklerinde, daha çok kil ve çamurdan oluşan ince taneli sediman varlığı tespit edilmiş, bu örneklerde yüksek organik madde gözlenmiştir. Ağustos ayı ortalarından itibaren, İzmir İç Körfez’de kırmızı ve yeşil renkli alg patlamaları gözlenmiştir. Bayraklı kıyılarından limana kadar olan bölgede görülen yeşil renkli alg patlamaları balık ölümlerinin görüldüğü yerlerde tespit edilirken, kırmızı alg patlamaları ise İnciraltı- Mavişehir hattı doğusunda kalan alanda gözlenmiştir. Yapılan fitoplankton (mikroalg) örneklemelerinde, Ege Denizi için kritik sınır değer olan litrede yaklaşık 1 milyon hücre miktarlarının aşıldığı tespit edilmiştir. Balık ölümü olaylarının gerçekleştiği yeşil alg patlamaları olan yerlerde litrede 10 milyona yakın sayılarda hücre tespit edilirken, kırmızı alg patlamalarında litrede 2,5 milyon civarında hücre sayılmıştır. Aslında iç körfezde alg patlamaları yeni bir durum değildir. Fakat bu yıl gerçekleşen balık ölümlerine neden olan bu patlamaların, yani litredeki hücre sayısı artışının, denizel ortamın olağan dinamiklerinde dağılıp yok olması gerekirken, birçok faktörün bir araya gelmesiyle birlikte uzun süreli olması ve daha geniş alanda dağılım göstermesidir. Yapılan ölçümlerde, deniz suyu yüzey sıcaklığının 27 ile 27,6 santigrat derece arasında olduğu tespit edilmiş, en yüksek yüzey suyu sıcaklığı değerlerine ise ilk balık ölümlerinin de gerçekleştiği körfezin en iç kısmı olan Bayraklı-Liman bölgesinde rastlanmıştır. Tuzluluk ise 40,1 ile 40,69 psu arasında ölçülmüştür. Sıcaklık ve tuzluluk değerleri İzmir İç Körfezi için normal değerlerin üzerindedir. Ayrıca, suyun bulanıklılığı için yapılan ölçümlerde yüksek bulanıklık değerleri (0,5-3,5 m arası) tespit edilmiştir ” tespitlerine yer verildi.

‘SINIR DEĞERLER OLUMUSUZ YÖNDE AŞILMIŞ’

Deniz suyu kalitesinin değerlendirmesi için yapılan fizikokimyasal çalışmalara da değinilen raporda, şu ifadelere yer verildi: “İç Körfez’de 13 istasyonda pH, çözünmüş oksijen, klorofil-a, bulanıklık, askıda katı madde, amonyum azotu, nitrat azotu, nitrit azotu, orto-fosfat fosforu ve reaktif silis analizleri yapılmıştır. Birçok istasyonda sınır değerlerin olumsuz yönde aşıldığı tespit edilmiştir. Örneğin, ilgili yönetmeliğe (SKKY EK-Tablo 4) göre, amonyum azotu konsantrasyonu sınır değer olan 0,02 mg/L’nin 12 katı kadar aşılmıştır, askıda katı madde miktarı sınır değerin (> 30 mg/L sınır değer) üzerindedir, yüzde 90 oksijen doygunluğu değerinden çok daha düşük oksijen konsantrasyonu (ortalama 2.0 µg/l: KÖTÜ) ve yine aynı kılavuzda İzmir Körfezi için belirlenen sınır değerlerinin (YAZ ayları: >4.29 µg/l: KÖTÜ, tüm dönemler>4.15 µg/l: KÖTÜ) oldukça üstünde seviyelere ulaştığı, ölçülen en yüksek değerlerin yaz dönemi sınır değerlerinin 50 katına ulaştığı gözlenmiştir. Mikrobiyolojik su kalitesinin tanımlanmasında indikatör olan Escherichia coli ölçümlerinde, İç Körfez’de alınan örneklerde bir istasyon hariç tüm numunelerde sınır değerin aşıldığı görülmüştür. Deniz tabanında yapılan biyolojik çalışmalarda, özellikle Karşıyaka ve Alsancak hattı arasındaki kıyı şeridinde, kirlilik indikatörü olarak bilinen Varicorbula gibba (Bivalvia) türüne ait bireylerin yoğunluğu dikkat çekmiş, ölü kabukların yaygın olduğu gözlemlenmiştir. İç kesimlerdeki kıyı hattında örneklenen (canlı) tür ve birey sayılarının bölgede daha önce yapılan çalışmalarla karşılaştırıldığında oldukça düşük olduğu saptanmıştır. Deniz tabanı sediman örneklerinde ise, daha çok kil ve çamurdan oluşan ince taneli sediman varlığı tespit edilmiş, bu örneklerde yüksek organik madde gözlenmiştir.”

Raporun son bölümünde, İzmir İç Körfezi’nde ekolojik durumun ‘kötü’ ve deniz ekosisteminin tehdit altında olduğuna dikkat çekilip, bölgede yaşanan balık ölümlerinin bu durumun sonuçlarından sadece biri olduğunu vurgulanıp, gerekli tedbirler alınmazsa, durumun daha da kötü olabileceğini ifade edildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu